6

depresyon---emo olmak vardı azizim

Depresyon Nedir?

Kişide kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çökkünlük halidir
emo nedir?
Emo 1moda 1müzik türü mutsuzluk,yalnızlık,melankoli durumu olarak anlatabiliriz.Emo olmak genellikle mutsuzluk depresiflik olarak adlandırılır.içinde hissettiğin acıyı cesurca dışa vurmandır.

tanımlrımızın ardından hikayemize geçelim...
...
evet çok mutsuzum eşek sudan gelinceye kadar ağlamak istiyorum düşünceler kafamdan böyle inek sürüleri (!inek sürüyle mi dolaşıyodu ki ) geçiyor o günü düşünüyorum tam bir hafta geçti ve hiçbirşey değişmedi ağlayamıyorum...
gayet pastoral girişimizi yaptığıma göre acımı paylaşabilirim
çok büyük bir çıkmazın içerisindeyim hayatımda kimse beni anlamıyor kedim bile... kıçını dönmüş bana ve boynunu kaşımadığım sürece de sırnaşmayacak hayat gerçekten beni istemiyor gibi beynimdeki küçük virüsçükler bana yapmamam gerektiğini söylüyor ama yaşamak için bir neden göremiyorum artık şu dünyada
böyle yerçekimi artıyor gibi sanki beni toprağın içinde bulunan küçük küçük çürükçül bakteriler de istiyor
bu hayatta en çok değer verdiğim ...
çürükçüller

neydi peki beni bu depresyona iten ...saçlarımı yapmıştım... nerdeyse her teli havadaydı o derece uğraşmıştım ,babamın aldığı taze leflef ayakabı boyasıyla gözlerimi de boyamıştım kareli ekoseli mor pantolonum ve zincirlerimle tam da reks sinnemasının önüne ait olmuştum şu kapıyı vurup çıktığımda kimse benim kutupayılı pijamamı veya soğan kokan mutfaktaki çiçekli masa örtümüzü bilemeyecekti ... herşey gayet "dark" idi
hemen mutsuz "tüm dünya üzerime çökmüş " bakışımı takınarak 40yaş üstü amcalara ve teyzelere fırlata fırlata dolmuşlara doğru yürüdüm... fazla param yoktu ..önemli değildi zaten para..hayat boştu ve bana bir apartman girişi ve bi paket kırmızı vinston yeterdi ...
kadıköye gelmiştim işte benim mekanım diye haykırıyordum içimden ...mutsuzdum yine herzamanki gibi ...yarısı yenmiş siyah ojelerim de herşeyi ifade ediyordu zaten ...hayat zordu ve benim bir piirsingim bile yoktu...işte acıların en büyüğü...
kankalar benle dalga geçiyor sinyalcilik için hep beni öne sürüyorlardı çünkü ben düzgün tiptim ...piirsingim yoktu çünkü ..ben düzgün olmak istemiyordum tek isteğim yüzümde bi kaç metal parçası olması ve o acıyı hissetmek idi gerçi ben piirsingi taktığım anda babamın bana hissettireceği acılar daha büyüktü özellikkte de suratımın ortasında ve sırtımda...en azından öyle tahmin ediyordum
işte bu beni daha da çok dibe çekecekti çok düzgün bi ailenin çocuuydum ama bunu istemiyordum babamın bana şiddet uygulaması bana kuuuul bi hava katacaktı ama sinyalden bana düşen para bi iki milyonu geçmiyordu ...
işte ben de tüm bu hardkor hayattan sıkılmıştım ...birşeyler yapmalıydım tüm bunları düşünürken bi yandan da sosyal bilgiler sınavının stresindeydim aslında ..bu yüzüme verdiğim ifadeye yardımcı oluyordu gerçekten ama kimseye bundan bahsedemezdim ...hiç kuul değildi okula eğitime karşıydım ,anarşisttim gerekirse komünist de takılırdım iyi bişiye benziyodu
derken önümden iki tane cadde kızı kırıta kırıta geçti bizde racona ters düşmeyelim dururmuyuz tabi lafımızı soktuk...iğrenircesine baktılar ve yollarına devam ettiler
belliydi mangoya gidiyorlardı...hiçbişey umurlarında değildi ve tüm düşündükleri alışverişti ... bu benim sinirimi bozuyordu koşarak gidip önlerini kestim
nereye gidiyosunuz dedim hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalışıyorlardı ... bı kaç kez aiiisananeğnbeeeğ gibi bişeyler dediler ama tam anlamadım ne dediklerini bol o a ve vurgu kullanıyorlardı ... bi yandan da yüzlerindeki korku ifadesini okuyabiliyordum
babamın yeni ayakkabı boyası sayesinde olmalıydı müthiş diye düşündüm kendi kendime...

onlara gerçeği söylemeyi uygun gördüm ...bi anda onlar da kader kurbanı gibi göründü gözüme bi elebaşları olmalıydı ..britney spears gibi paris hilton gibi... ve onu takip ediyodular ..
bi anda yakın geldiler bana
-piirsing yaptırmam lazım paraya ihtiyacım var
dedim ve bana deliymişim gibi baktılar
-biliyorum saçma görünüyor ama buna çok ihtiyacım var ...dedim en az sizin sarı saç boyasına ihtiyacınız olduğu kadar..(işte onları can evinden vurduğum an)
kızlar iyiden korkmuştu ben de sosyal bilgiler sınavının stresini yüzümde iyi kullanmıştım ...daha ellerinde 3 tane filan alışveriş poşeti olduğunu gördüğüm için de paraları olduğunu biliyordum ..eğer mangodan sonra yakalarsanız o sarışınları bile parasız görürsünüz..
herneyse tüm paralarını çıkarıp verdiler ben de biritni sizinle olsun dedim...şaşırdılar teşekkür ettiler ben de onları bırakıp arkadaşların yanına döndüm
naptın onlarla yolabildin mi gibi soruları yanıtsız bıraktım artık bağımsızdım ...gidip piirsingimi yaptırabilirdim..ve yaptırdım da sonra herşey beklediğim gibi ilerledi annem benle konuşmadı babam yapıştırdı bi tane daha bitırsiviit olamazdım ...birden içimi bir mutluluk dalgası kapladı ve oturup sosyal bilgiler çalıştım...
hayır iyi bir çock oluyordum
piirsingli iyi bir çocuk ...ailem de sosyal çalıştıımı görünce piirsingimi unuttu ve o mutsuz ifademe neden olacak hiçbirşey kalmadı
artık ağlamıyordum
ağlayacak bişiy yoktu
kendimi doğradığım halde içimden gelmiyordu
sanırım yanlış yoldayım..bi haftadır gözlerimin içi gülüyor ve ne yapacağımı bilemiyorum..
hayat gerçekten zor...
2

ağlamak güzeldir...bir alıntı



Ağlamak Güzeldir

Focus Dergisi'ne göre insan yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gözyaşı döküyor.kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gözyaşı akıtırken, erkeklerinse sadece gözleri nemleniyor. Buradaki "damla" ölçütü 15 mg'a denk geliyor.
Buradaki yazıda da, gözyaşı bazı toksinler içerdiği ve ağlayarak bunlardan kurtulmuş ve stresten arınmış olduğumuz belirtiliyor:
"Crying:The Natural and Cultural History of Tears" isimli kitabın yazarı Tom Lutz'a göre Endüstri Devrimi'ne kadar erkeğin de ağlaması gayet normal karşılanırmış. Örneğin Ortaçağ'da Fransanın en ünlü savaşçısı olan Roland öldüğü zaman diğer 20.000 şövalye bayılıp atlarından düşene kadar ağlamışlar. Endüstri Çağı ise daha çalışkan, duygusal olmayan çalışanlara ihtiyaç duyuyordu. İşte o zaman gözyaşları kapalı kapılar arkasına gizlendi. İnsanlar toplum içerisinde ağlamaktan utanır oldular.



Biyokimya uzmanı William Frey'e göre ise henüz kanıtlanmasa da ağlamak insanlığın evrim boyunca stresi azaltmak için kullandığı bir yöntemdi. Frey'in yaptığı araştırmaya göre soğanın sebep olduğu kimyasal gözyaşlarının %98'i su iken, duygusal sebeplerle dökülen gözyaşlarındaki toksin miktarı ilkine göre daha yüksekti. Ayrıca ağlama fasıllarının süresi neredeyse aynıyken, erkeklerin ayda ortalama 1.4 kere ağlamasına karşılık, kadınlar 5.3 kere ağlamaktaydı.
Sonuçta uzmanlar ağlamanın doğal, sağlıklı,ve tedavi edici nitelikte olduğu konusunda hemfikir gibi görünüyorlar. Doyasıya ağlamak veya gözyaşlarınızı içinize akıtmaksa size kalmış.




http://www.hafif.org/etiket/ağlamak